9 Temmuz 2012 Pazartesi

Tezer Özlü'den "Kalanlar" ve "Çocukluğun Soğuk Geceleri"


Tezer Özlü ve Yaşamın Ucuna Yolculuk hakkında yazdıklarım burada.

Yaşamın Ucuna Yolculuk kitabını okuduktan hemen sonra bu kadın ne yazdıysa okumak istiyorum dürtüsüyle Çocukluğun Soğuk Geceleri ve Kalanlar'ı edindim.





Bu kitapta Tezer'den "Kalanlar" var.
Ardında bıraktıkları, yaşadığı anların notları.
Hiçbiri yayımlanmamış.
Ama yayımlanmak üzere yazılmış.
Evet, anları severdi Tezer.
Onları yazdı. Acıyla, yalnızlıkla,
ama aynı zamanda coşkuyla, aşkla dolu anlarını.
Anlarının anılarını.
Başkaldırma anlarının.



En sarsan cümleler;
"Birdenbire çok yorulduğumu, taşıyamayacağım kadar yaşantı üstlendiğimi ölürcesine algıladım. Kitapsız, sanatçısız, tartışmasız bir yaşamın özlemi sardı benliğimi."

"Şimdi neden bu kadar çok sevdiğimi anladım, çünkü kendim ölmüştüm ve yalnızca başkalarının canlılığını algılayabiliyordum."

"Bir şeyin değişeceği beni ürkütüyor, bir şeyin değişmeyeceği de."

"Hiç kimseyle yaşlanmak istemiyorum, kendimle bile."

"Yalnızca seninle yatarken sadığım sana, bu bile fazla."

"Bugünden sonra acıyı mutluluk olarak tanımlayacağım."

"Yalnız yaşı olmayan ve dünyaları kendi içlerinde taşıyan insanlara dayanabildiğimi görüyorum."

"Çok ender yaşanan kimi aşklar gibi. Öyle bir aşk yaşamışsındır ki, bir daha artık böylesini yaşayamam dersin. Aşk sözcüğüne anlamını veren, bedeninin tüm hücrelerinde, sinirlerinin her atomunda duyduğun bir duygudur. Sonra bir gün, bir rastlantı, yeniden aynı heyecan, aynı coşku, aynı yoğunlukta yaşanan anlar... İnanamazsın. Bir düşteyim sanırsın. Kitaplarda benim için öyledir."

"Bazen bir şey yaşarken olaya dışardan bakıp, o olay yazmak için yaşadığım duygusuna kapılıyorum. O zaman içimden bir ses, karşındakine haksızlık ediyorsun, diyor. Olmaz böyle bir şey diyor. Olayın içine girmeye çalışıyorum. o zaman da kendime haksızlık ediyormuşum gibi oluyor. böylece kendi özüm ve gözetimim (yazmam için) arasında gidip geliyorum."


Çocukluğun Soğuk Geceleri, Tezer Özlü'nün ilk romanı olma özelliğini taşıyor. 



İçeriği; Ev, Okul ve Okul Yolu, Leo Ferre'nin Konseri, Yeniden Akdeniz olmak üzere dört ayrı bölümden oluşuyor. 

Anlatımının yalın, düz ve akıcı olmasının yanında samimi ve bunalımlı bir derinliğe sahip. Okuduktan sonra karmaşıklaştıran, sorgulatan tuhaf bir acıtıcılığı var bu kitabın. Mutluyken okunsa hissedilemez yaşadıkları, mutlu eden bir kitap değil..Unutulan gerçekleri yüze vuruyor, hafif buruk birazda melankolik durumdayken okunduğunda değeri daha bir anlaşılır.

En sarsan cümleler;
"O öleli ikinci sonbahar geliyor. Sanki karşımda. yudumladığı konyağın tadını içine sindirmeye çalışıyor, gözleri yorgun. gözleri insancıl. gözleri dalgın. duyguları uzaklarda. Sevişip, ölüm sessizliğine gömülmek ister gibi. Ölüm sessizliği çok genç buldu onu, karı koca olamadık. gerçek dost da olamadık. bir kitapta okumuş, bir filmde izlemiş gibiyim beraberliğimizi. bir konserde dinlemiş gibiyim. severek anımsanan bir kitap gibi bile değil."

"Pazar günleri... şimdilerde...sokak aralarından geçerken...gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim.. evlerin pencere camları buharlaşmışsa.. odaların içine asılmış çamaşır görürsem...bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayımlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek............ isterim hep."

"Arkadaşlarıma belli etmemeye çalışıyorum. onlar şakacı, özgür "beni" arıyor. bulamıyor. onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil. onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor. onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna belki de ölüm isteğine dönüşmüyor."

"Onlar dolmuşa biner gibi evlenip iner gibi boşanmıyor."

" Bu dayanılmaz sessizlik ve isteksizlik, eylemsizlik ne? Uyanır uyanmaz saplantılarla başlıyor gün. Yataktan hiç çıkamıyorum."

"Ölüm düşüncesi izliyor beni. Gece gündüz kendimi öldürmeyi düşünüyorum. bunun belli bir nedeni yok, yaşansa da olur, yaşanmasa da. bir kaygı yalnız. beni, kendimi öldürmeyi denemeye iten bir kaygı."

"İşte gene kendimi ele verdim, ancak deliler atlar balkondan."

"Çünkü sinir hastalığı da bulaşıcı bir şey, hem öyle mikrop almakla değil, bir insanın umutsuzluğunu derinden algılamakla bile geçebilir."

"Dünya hızlandı. Beynim kafamdan uçuyor, Beynimle düşüncelerimi sınırlamam olanaksız."

Hiç yorum yok: