12 Eylül 2012 Çarşamba

İstanbul'da Kitap Okunacak Mekânlar; Kütüphaneler, Parklar, Kitap Kafeler


Amaç bilgi almaksa ve merak varsa bilginin alındığı yerin ve nasıl alındığının çokta önemi yoktur. Evde kitap okumak her zaman daha iyi bir seçenektir. Kendiyle baş başa kalan kişi daha verimli okuma gerçekleştirir, iç dünyasında daha iyi yolculuk yaparak kitabı sindirerek okur.

En azından bende durum böyle işliyor, ama bir grup insan da var ki evde ki dikkat dağıtıcı unsurlar (internet bağlantısı, televizyon, telefon) nedeniyle eline bir kitap alıp okumaya başlayamıyor. Başlasa dahi konsantrasyon sağlayamıyor. Bu gruptaki insanlar için televizyondan, internetten, belki evdeki karmaşadan uzaklaşarak kitap okumaları için mekan araştırmaları yaptım, bu yazıda o mekanları tanıtmaya/hatırlatmaya karar verdim. 

Kitap okumak / araştırma yapmak dediğimizde aklımıza ilk gelen yerler kütüphanelerdir şüphesiz. 


İstanbul' da ilk aklıma gelen kütüphanelerden birisi Taksim' de bulunan Atatürk Kitaplığı. Kütüphaneden yararlanmak için üye olmak gerekli değil, sadece ödünç almak isterseniz bu şart aranıyor. Hafta içi 09.30- 19.30, hafta sonu 9.30-18.00 saatleri arasında açık. Koleksiyonunda 228 bin kitap, 20 bin dergi, 10 bin gazete cildi, 445 albüm, 12 bin 320 kartpostal, 10 bin harita, dört bin 400 yazma, 565 salname, 334 takvim ve 49 atlas bulunuyor. Ayrıca Türkiye'nin en iyi kütüphanesi seçilmiştir. 


Peki Taksim Atatürk Kitaplığı'na nasıl gidilir? Taksim'in arka tarafında Gümüşsuyu bölgesinde yer alır, AKM'nin solundan aşağı doğru yürüdüğünüzde otobüs duraklarının karşısında olmasıyla ulaşılması oldukça kolaydır.İstanbul'da bulunan diğer kütüphanelere buradan ulaşabilirsiniz.


Kitap okumak için kütüphaneleri boğucu bulanlar, kapalı mekanlardan haz etmeyenler ise Gülhane Parkı'nı, Yıldız Parkı'nı, Emirgan'ı tercih edebilirler.


Ben içlerinden en çok Gülhane Parkı'nı tercih ediyorum, hem tramvayla rahat ulaşım sağlıyorum hem de hafta içleri oldukça sakin oluyor. İsterseniz çimlere yayılıp negatif enerjilerinizi toprağa atabilirsiniz, ya da Setüstü Çay Bahçesi'ne çıkarak bir demlik çay eşliğinde kitap okuyabilirsiniz.


Ve gelelim kitap kafelere.Bana yakın bir kitap kafe bulunmadığı için bu kültüre biraz yabancıyım. Ev dışında pek konsantrasyon sağlayamasamda, okul dönüşlerinde Kahve Dünyası'nda gerçekleştirirdim bu aktiviteyi ama evdeki gibi olmuyor kesinlikle.


İstanbul'da bulunan kitap kafeleri araştırdığımda ise gözlemlediğim kadarıyla pek fazla bulunmamakla birlikte en bilinenlerinden biri Taksim' de İstiklal Caddesi üzerinde bulunan Ada Kitap Cafe. Özellikle mimarisi harika. Ortamı nasıldır, ne tip müzikler çalar henüz gitmediğim için bilgi veremiyorum ama ilk gittiğimde burası ile alakalı bir yazı yazacağım kesin.


Not:

Bütün bu mekanlardan maksimum verim alınabilmesi için ise kesinlikle bilgisayarınızı evde bırakın ve telefonunuzu kapatın :)

Fotoğraflar bana ait değildir, alıntıdır.

Bu konu ile alakalı bir başka yazıya buradan ulaşabilirsiniz. 


10 Eylül 2012 Pazartesi

Elif Şafak ve Firarperest

Firarperest, Elif Şafak'ın gazetedeki köşe yazılarından oluşan bir deneme kitabı.


Elif Şafak, bir kesim tarafından çok sevilen bir kesim tarafından da aşağı çekilen yazarlardan. Yazarın popülaritesinden ötürü kitaplarına karşı hep mesafeli bir yaklaşım gösterdim bugüne dek. Lise yıllarımda Aşk kitabını okumaya başlamıştım ama ne yaptıysam sonunu getirememiştim ya tasavvufa karşı bir sıcaklık besleyemememdendi ya da toyluğuma denk geldi, ama yine de Elif Şafak' a karşı bir önyargı beslememek için savaştım ve Siyah Süt kitabını okudum. Oradaki eğlenceli anlatımı beni çekmişti ama yine de benim için çok önemli yazarlar arasında olduğunu söyleyemeyeceğim belki kitaplarından doğru seçimler yapıp okumadığımdandır, o yüzden hâlâ; "beğenmiyorum" demek aşamasına gelmek istemiyorum

Firarperest kitabı da sürekli gözüme çarptığı için ve kitabın isminden dolayı bir yakınlık hissettiğim için dayanamayıp aldım. İçinde dişe dokunur cümleler var evet ama kitabın genelinde bir özensizlik varmış gibi. Sanki çıkmış olması gerektiği için alelacele bir basım yapılmış gibi. Kitabın kapağında yazarın fotoğrafının olması fikride biraz itici ve popülerlik kaygısına düşülmüş izlenimi vermiyor değil. Ve bazı cümlelerinde, anlatımında tekrarlara sık düşülmüş.Tabii ki eleştirmek haddime değil ama bir ısınamadım Elif Şafak' a gitti.

Kendisinin popülerliğini ve beğenilen kitaplar çıkardığını düşünecek olursak onun için çok alelade bir kitap olmuş. Belki bir hikaye veya roman değil köşe yazılarından oluştuğu için basit gelmişte olabilir. Benim için "bitse de gitsek" kitaplarından biri oldu.Tam tatilde okunacak, bir olay örgüsü olmadığından kolay bitecek kitaplardan yani. Dediğim gibi yine de rezalet değil. Ama zannediyorum ki bir daha Elif Şafak okumakla vakit kaybetmeyeceğim.


Kitabın en güzel yanını ise M.K. Perker' in çizimleri oluşturuyor.

Ve okuduğumda bir kenara not almak için hamle yaptıklarım...