Öykü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Öykü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Kasım 2013 Pazar

Şehr-i Firar Okumaları; Peride Celal "Mektup"


Bu yaz okuduğum en güzel öykü kitabıydı diyebilirim. Peride Celal'in ölümünden bir iki gün önce almıştım bu kitabı. Çok doğal, sade ve yorucu olmayan dört öyküden oluşuyor Mektup. En çok aklımda kalan öykü Böcek oldu.











8 Mayıs 2013 Çarşamba

Samed Behrengi "Küçük Kara Balık"


Küçük Kara Balık kitabını 2004 yılında yayınlanan Çemberimde Gül Oya dizisi sayesinde öğrenmiştim. O zamanlar 12 yaşındaydım. Dizide öğretmen rolündeki Özge Özberk (dizideki adıyla Yurdanur) öğrencilerine dağıtıyordu Küçük Kara Balık'ı. Ama öğrenciler okuyamadan okulun müdürü tarafından toplatılıp yakılıyordu kitap. O sahneyi izlemek için tıklayınız.

Yıllar geçti ve birkaç ay önce Küçük Kara Balık tekrar hatırlattı bana kendisini. Ve Kırmızı Kedi Kitabevinde görünce hemen alıp okudum. 

Ne derece hastalıklı bir zihniyet ki bir çocuk kitabından korkup yasaklatmış, nasıl bir cehalete bulanılmış...algılayamıyorum. Yazarı Samed Behrengi'nin 28 yaşında şüphe uyandırıcı bir şekilde Aras Nehrinde ölmüş olması da ayrı bir iç burkan detay...

Bu kitabı çocuk kitabı olarak kategorize etmeyip her yaştan insan mutlaka okumalı!
Kitaptan Alıntılar
"Siz biraz fazla düşünüyorsunuz" demiş Küçük Kara Balık. "Durmadan düşünmenin yararı yok. İlerlemek istiyorsak harekete geçmeliyiz."

"Ben yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istiyorum; durmadan aynı şeyleri yapmak, yaşlanana kadar başka bir şey yapmadan yaşamak olamaz; dünyada yaşamanın anlamı bundan daha fazla olmalı!"

"Bir nedeni olmadan mutlu olmak da istemiyorum; günün birinde gözlerimi açıp hepiniz gibi yaşlandığımı, ama hâlâ aynı balık olduğumu, ilk başta bildiğimden fazla bir şey bilmediğimi görmek istemiyorum!"

"Benim kendi beynim var, düşünebilirim; gözlerim de var görebilirim..."

2 Şubat 2013 Cumartesi

Orhan Veli Kanık "Hoşgör Köftecisi"


Yapı Kredi Yayınlarını seviyorum. Kitaplarına siyah rengin hakim olmasını ve rafta duruşlarıyla göze hitap edişlerini de. Hakkında sevmediğim şey kitaplarının ön kapaklarındaki fotoğraf seçimleri ve "M.E.B. onaylı 100 temel eserden biri" yazısını kapağın dizaynında dikkat dağıtıcı ve ahengi bozacak bir şekilde kullanmaları.Yazarın, kitap için çokta anlamı olmayan bir fotoğrafını kapak yapma durumu maalesef Orhan Veli'de de mevcut. Keşke Çavdar Tarlasında Çocuklar kitabındaki gibi hiç bir kapakta yazarın fotoğrafı olmasa veya daha anlamlı bir biçime kavuştursalar. 

Gelelim Hoşgör Köftecisi'ne; Öykü kitapları okumaya bayılıyorum. Özellikle kitap okumak istediğim ama derinlemesine kendimi vermek zorunda kalmak istemediğim yoğun dönemlerde elim direkt öykü kitaplarına veya az sayfalı derin kitaplara gider. Öykü okumanın zamanlamasını önemsiyorum bu yüzden. Tatil döneminde öykü okumak belki aynı hazzı vermeyebilir. Bir konu/olay içerisinde kaybolmak istenildiği zaman kısa öyküler okumak bir tatminsizlik oluşturabilir. Birinden tat alamadan başka birine geçmek bir etkilenmeme durumu yaratabilir.

Orhan Veli ile Bütün Şiirleri sayesinde tanışmıştım. İyi ki de tanışmışım. Hoşgör Köftecisi'ni de hemen ardından edindim. Yalnızca 58 sayfa ve 8 iç ısıtan öyküden oluşuyor. Hiç bitmese diye tane tane okudum. Her biri o kadar akıcı ve doğal bir üslupla yazılmış ki insanı hiç yormayıp gözlem gücü katabilme özelliğine sahip. Eğer öykü türünde bir kitap okumadıysanız başlamak için kusursuz bir seçim olacaktır :)

Sevgiler.

8 Ekim 2012 Pazartesi

Hayat Değiştiren Kitap: Martı Jonathan Livingston


Martı Jonathan Livington, Richard Bach tarafından kaleme alınmış; sürüdeki diğer martılardan farklı olarak "öğrenmek" ve "gelişmek" isteyen yeniliklere açık, meraklı bir martının yaşamını anlatan fabl tadında bir öykü. 



Motive ediciliği çok yüksek bir kitap, asla düşmemeyi değil düştükten sonra nasıl daha sağlam ayağa kalkılır motivasyonunu veriyor.

Onlarca kişisel gelişim kitabı okumak yerine sadece 1 saat ayırdığınız takdirde daha yeni ve taptaze ufuklara sahip olup, ertelediğiniz her şeye, umut etmekten vazgeçtiğiniz hayallerinize "neden olmasın?" diyerek coşkuyla sarılabilirsiniz:)




***

"En yüksekten uçan martı, en uzağı görendir."

"Artık yaşamak için bir nedenimiz olmalı; öğrenmek, keşfetmek, özgür olmak gibi."

"Bizi sınırlayan her şeyi bir tarafa atmalıyız."

"Düşüncelerinizin zincirlerinden kurtulun, bedenlerinizin zincirlerini kırın."

"Görünenlerin hepsi sınırlıdır. Anlayarak bakmaya, bildiklerinin ötesine geçmeye çalış."

"Düşündüğün en son hızda herhangi bir yere uçabilmek için daha şimdiden oraya vardığını kabul etmelisin."

"Eğer ne yaptığını iyi biliyorsan her zaman başarırsın. Başarmak için ne yaptığını bilmek gerek."

"O, korkuyu yenmenin gururuyla, haz alarak yaşıyordu."

"Onu üzen şey yalnızlık değildi; diğer martılar uçmanın keyfine varamamış, uçmalarıyla gurur duyamamışlardı. Gözlerini azıcık aralayıp ileriye bakmayı reddetmişlerdi."

"Yaşamak için ne çok neden var! Balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka nedenler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz, becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekamızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi, özgür olabiliriz! Uçmayı öğrenebiliriz!"

"Onurlandırılmak istemiyorum ben. Lider olmayı arzulamıyorum, ben sadece öğrenmek istediğim şeyleri onlara göstermek istiyorum."

***

Ayrıca Yaşar Kurt'un Martı Jonathan Livingston üzerine yaptığı bestesini unutmamak gerek:)


8 Temmuz 2012 Pazar

Franz Kafka: Dönüşüm (Die Verwandlung)


"Huzursuz edici rüyalarından uyandı bir sabah Gregor Samsa ve kocaman bir böcek haline gelmiş buldu kendini." cümlesiyle başlayan, kişinin kendine ve birlikte yaşadığı insanlara yabancılaşmasını konu alan; bir Kafka klasiği, bir anlam da da edebi Kafka otobiyografisidir gözümde.



Yabancılaşma hissini ütopik bir şekilde anlatmasına, sadece 73 sayfadan oluşmasına rağmen bittikten sonra üzerinizde günlerdir okuyormuş hissi yaratacak kadar "gerçekçi" ve dram yüklü bir öykü/roman. 

Kitaba yapılan eleştirilerden birçoğu "toplumun farklı olana yaptığı muamele" etrafında toplanmıştır. 

"Yaşamdan kopmanın verdiği yalnızlık ve gelecekten herhangi bir şey ummamak" da bu açıklamalar arasındadır.

Kitapta iki farklı dönüşüm gözlemledim, birincisi Samsa'nın yaşadığı metamorfoz /başkalaşma, diğeri ise romanın başında Samsa'nın bakımını üstlenmiş olan kız kardeşinin zaman geçtikçe davranışlarında olan değişmeler.

Ailesi için hiç sevmediği bir işte çalışan Samsa'nın kendine yabancılaşması; günümüz insanının sorgusuzca, ezbere, rutin bir kaos içinde çalışmasını betimler nitelikte.