26 Mayıs 2013 Pazar

George Orwell "Bin Dokuz Yüz Seksen Dört" (Nineteen Eighty-Four)


Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, totaliter bir devletin hayal edildiği bir distopyadır.
"Çıkardığınız her sesin duyulduğunu, karanlıkta olmadığınız sürece her hareketinizin gözetlendiğini varsayarak yaşamak zorundaydınız; zorunda olmak ne söz, artık içgüdüye dönüşmüş bir alışkanlıkla öyle yaşıyordunuz." 
"Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, bir ruh halinin dile getirilmesi ve bir uyarıdır. Dile getirilen ruh hali, insanoğlunun geleceğine ilişkin handiyse bir umarsızlık, uyarı ise tarihin akışı değişmediği sürece dünyanın dört bir yanındaki insanların en insani niteliklerini yitirecekleri, ruhsuz otomatlara dönüşecekleri, üstelik bunun farkına bile varmayacaklarıdır"

"Orwell kitabına; "Avrupa'daki Son Adam" ismini vermek istiyordu. Daha sonra bir yıl ismini, 1980 veya 1982'yi düşündü. En nihayet 1984'de karar kıldı. Eseri bitirdiği 1948'in son rakamlarının yerini değiştirerek bunu buldu." *

Sloganı "Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cahillik güçtür." olan bir iktidar düşünün. Evinizde bulunan bir "tele-ekran" aracılığıyla "Big Brother" tarafından her an gözetim altında olduğunuzu, düşünceleri denetim altında tutabilmek için "Düşünce Polisi"nin her an ensenizde bitebildiğnii, düşünmenin suç olduğunu, "Yenisöylem" adında yeni bir dil oluşturulduğunu, yanlış olduğunu bildiğiniz şeyleri bile doğru olarak kabul edip yaşamak zorunda olduğunuz bir düzen düşünün. Aksi durumda da hiç yaşamamışsınız gibi tarihten, kayıtlardan silinip yok olduğunuzu "buharlaştırıldığınızı" düşünün. 
"Örneğin, Times gazetesinin belirli bir sayısının yerini düzeltilmiş sayılar alır. Üstelik bu değişitirme işlemi yalnızca gazeteler için değil, kitaplar, süreli yayınlar, broşürler, posterler, filmler, ses bantları, karikatürler, fotoğraflar, siyasal ya da ideolojik bakımdan önem taşıyabilecek her türlü kitap ve belge için de geçerlidir. Giderek geçmiş, günü gününe, dakikası dakikasına güncellenir. Böylece hem Parti'nin tüm öngörülerinin ne kadar doğru olduğu belgeleriyle kanıtlanmış olur hem de günün gereksinimleriyle çelişen tüm haber ve görüşler kayıtlardan silinir. Artık tüm tarih, "gerektikçe sık sık kazınan ve yeniden yazılan bir "palimpest"e dönüşmüştür. Yok edilmesi gereken belgeler ise, bellek deliği denen bir yarıktan içeri atılır ve binanın gizli bir köşesindeki dev fırınları boylar." (Celal Üster, Önsöz)

Kitaptan Alıntılar

"Kafalarını çalıştırmaya fırsat bulamıyorlardı. Onları denetim altında tutmak hiç de zor değildi."

"Bilinçleninceye kadar asla başkaldıramayacaklar, ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler."

"Bağnazlık bilinçsizlikti."

"En iyi kitaplar insana zaten bildiklerini söyleyen kitaplardır."

"Özgürlük, iki kere iki dört eder diyebilmektir.Buna izin verilirse, arkası gelir."

"Savaş her egemen kesim tarafından kendi uyruklarına karşı verilmektedir ve savaşın amacı toprak ele geçirmek ya da toprak yitirmeyi önlemek değil, toplum yapısının hiç değişmeden sürmesini sağlamaktır."

"Savaşın asıl yaptığı, yok etmektir;ama ille de insanları yok etmesi gerekmez, insan emeğinin ürünlerini de yok eder."

"Yalnızlıktan keyif aldığını gösteren herhangi bir şey yapması, dahası kendi başına yürüyüşe çıkması bile her zaman biraz tehlikeli olabilirdi."
"Siyasal ve düşünsel özgürlük artık birer kavram olarak bile kayıplara karışmış dolayısıyla da adlandırılmasına gerek kalmamıştı."

"İnsan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de."

"Akıllılık, çoğunluğa bakılarak ölçülmez."

"Parti üyesi ömrü boyunca Düşünce Polisi'nin denetimi altında yaşar. Yalnızken bile yalnız olduğundan bir türlü emin olamaz. Uykuda ya da uyanık, çalışıyor ya da dinleniyor, banyoda ya da yatağında, nerede ne yapıyor olursa olsun, hiçbir uyarıda bulunulmadan ve denetlendiğini bilmeden denetlenir."

Hiç yorum yok: